Widget Recent Post No.

Saç Düzleştirici Tarak

Zor yıllar-4



tüy toplayıcı fırça seti

   Tarihe muhtıra olarak geçen bu bildiri ile 27 Mayıs gibi asker idareye el koymamış, ama hükümetin istifasını ve bir 'milli' hükümet kurulmasını isteyerek bir nevi idareye ağırlığını hissettirmişti..Demirel'den nefret edenler bu müdahaleyi sevinçle karşılamış,ama bu müdahalenin kendisinin iktidara gelmesini önlemek için yapıldığını iddia eden Ecevit CHP nin genel sekreterliğinden istifa etmişti..kısa sonra da istemeye istemeye de olsa Demirel de istifa ettirilmiş ve CHP de Ecevitle ters düştüğü için istifa eden Nihat Erime hükümet kurma görevi verdirilmişti..
   Aslında, sonradan anlaşıldığına göre 12 marttan birkaç gün önce asker ve sol görüşlü bir grup solcu aydın bir ihtilal yapacakmış ama bunun haberini alan sağ görüşlü ana grup vaziyete el koyarak ihtilali daha doğrusu müdahaleyi tam tersi yönde yapmıştı..yeni hükümet askerin isteği doğrultusunda özellikle sol grupların üzerine gitti, daha önce mimlenmiş olan tüm gruplar teker teker toplanıp hapishanelere ve işkencehanelere atıldı..bir çok gencin hayatı söndürüldü, demokrasi zaten kör topal ilerlemeye çalışıyordu, o kadarcığına bile izin verilmedi..büyük bir baskı ve eziyet ortamı başladı..
   İhtilalci sol da silahlı direniş ve saldırılarını artırdı, kısa zamanda Deniz Gezmiş ve arkadaşları yakalandı, bugünlerde olsa en çok beş on sene hapisle cezalandırılabilecek suçlar o zaman askeri mahkemelerde, sıkıyönetim altında kurulan duruşmalar sonucu idamla yargılanmaya ve kısa zamanda da davalar idam cezasına çarptırılmayla sonuçlandı..onları kurtarmak için Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı başta olmak üzere silahlı solcular ve terör grupları banka soygunlarına, polis ve asker öldürmeye, bombalı eylemler yapmaya başladılar..İsrail elçisi Elrom kaçırılıp hapistekiler bırakılmazsa öldürüleceği söylendi..son derece zeki ve yetenekli bu gençlerin bu yolla arkadaşlarını kurtarabileceklerine nasıl güvenebildiklerine inanmak çok güçtü..olayların sonunda İsrail elçisi öldürüldü ama artık olaylar çığırından çıkmıştı, elçiyi öldüren grup bu defa Sinopdaki Amerikan  radar üssünden İngiliz ve Amerikalı bir kaç askeri de kaçırdı.. sonunda da Tokat Kızılderede kıstırıldılar ve çıkan çatışma sonucunda da kaçırılan yabancı askerlerle beraber Mahir Çayan ve arkadaşları öldürüldüler.sadece Ertuğrul Kürkçü sağ kurtuldu ve o da sonradan dönek damgası yedi..sanki ölmemekle suç işlemişti..Deniz Gezmiş Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan da bu inatlaşmanın sonunda meclisin sağcı milletvekillerinin oylarıyla, verilen idam kararının onanmasıyla Ankara cezaevinde asıldığında bizim kahramanımız da olayı yurt odasında ders çalışırken radyodan öğreniyor ve hırsından ve üzüntüsünden ağlıyordu..oysa onların yaptıklarına hiç bir şekilde fikren katılmamış ve desteklememişti, ama bu olanları, ülkesine de, asılan taptaze gençlere de ve diğer suçsuz yere öldürülen herkese de yakıştıramıyordu..belki de hep beraber içine düştükleri hale ve ülkenin kaderine ağlıyordu..
   Tabi bu ortamın kazananları da vardı..başta Türkeş olmak üzere bazı politikacılar ve pusuda bekleyen ve parsayı toplayan tüm leş kargaları..ülke on yıllarca geriye gitmiş, demokrasi, üzerinden lekesi hiç çıkmayan büyük bir bıçak yarası almış, ekonomi yerlerde sürünmüş kimin umurundaydı..27 mayıs anayasasının birazcık olsun getirdiği hürriyetler bu zavallı halka çok görülmüş, askerin idarede ağırlığı artmış, zor yıllar gittikçe zorlaşmaya başlamıştı..
   Bu şartlar altında düşe kalka ilerleyen toplum ne kadar mutlu olabilirdi ki..hayatının en güzel yıllarını yaşayan ama bunun farkında bile olmayan gencimiz bu olaylara bulaşmadığına mı sevinsin, ülkenin gittikçe kararmakta olan geleceğine mi üzülsün bilemiyordu..memlekette liseyi bitirecek olan kardeşi ve öğretmen olan diğer kardeşi de artık hayata atılma evresine gelmişlerdi..hem onları da büyük şehire almak hem de aileyi bir araya getirmek düşüncesiyle Ankaraya evi taşımaya karar vermişti ailesi..bunda memleketteki akrabalar arasında çıkan miras kavgalarının ve husumetlerin de rolü vardı kuşkusuz..hiç olmazsa Ankarada hep beraber olup hem maddi hem de manevi olarak daha rahat edeceklerini düşünüyorlardı..
   Büyük çabalardan sonra nihayet girebildiği, kendisine ait bir odası olan, ısınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının çok cüzi bedellerle karşılandığı Vehbi Koç öğrenci yurdundan da yine  tadını çıkaramadan ayrılmak zamanı gelmişti..bu arada zaten Tıp Fakültesini de neredeyse yarılamıştı..

Yorum Gönder

0 Yorumlar