Widget Recent Post No.

Saç Düzleştirici Tarak

Yol ayrımında-2



tüy toplayıcı fırça seti

   Memleketten, bu beklenmedik tatilde aldıkları moralle,adeta güle oynaya ve ailelerinin başarı ve talih dileyen dualarından aldıkları güçle, Ankara'nın bu öğrenci semtindeki yine memleketlerine ait talebe yurduna döneli bir kaç hafta geçmişti..Tıp Fakültesine birlikte gideceği iki arkadaşı ve bir de yine sevdikleri bir arkadaşları ile beraber bir yurt odasını paylaşmışlardı..bu dördüncü arkadaşları da diş hekimliğine kayıt olmuştu..beraber ders çalışabilecekleri ve aynı yollardan gidip gelecekleri için böyle bir oda arkadaşlığı seçimi akılcı ve pratik olmuştu..odaları neredeyse iki ranzanın ve duvardaki gömme dolap dışında küçük bir masa ve iki sandalyenin sığabileceği genişlikteydi..pencereden de yan bina olan Mersin talebe yurdu görünüyordu..onun yanında da Giresun yurdu, diğer tarafta Adana yurdu vardı..yurtlarında yemekhene yoktu,ama odalarında küçük ispirto ocaklarıyla çay kahve yapabiliyorlar,hatta spiral rezistanslı küçük elektrikli ocaklarını yasak olmasına rağmen arada yakarak kıymalı yumurta, makarna gibi basit yemekler yapabiliyorlardı..bazen de paraya kıyıp çevrede bolca bulunan öğrenci lokantalarında ezo gelin çorba,lahmacun, bir kaç çeşit olan sulu yemekler gibi şeylerle karınlarını doyuruyorlardı..devlet öğrenci yurtlarına kayıt olup girebilmek şans işiydi..koca Ankarada devlete ait erkek öğrenci yurdu sayısı onu geçmezdi..Siyasal bilgilerin içinde küçük bir yurt, Ortadoğunun içinde bir yurt, yeni açılmış Hacettepenin ve Ziraatin içinde veya yakınlarında kapasitesi çok az yurtlar vardı, ama onlar kendi öğrencilerine hizmet ediyordu ve şimdi kaldıkları memleket yurdundan daha iyi değildi durumları..Ankara Tıp'ın böyle bir yurdu bile yoktu..ona en yakın Mamak yolundaki ve Ankaranın en büyük erkek öğrenci yurdu olan, öğrenciler arasındaki adı Site yurdu, asıl adı Atatürk öğrenci yurdu olan Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı olan, 3 büyük site ve sosyal alanı, kütüphanesi daha doğrusu çalışma salonu olan büyük yurt için önce başvuru formu doldurmanız sonra da şansınız ne zaman gelecekse beklemeniz gerekecekti..oraya girebilmek o zaman lüks ve şatafatın simgesi olan Hilton Oteline girmek gibi bir şeydi öğrencilerin gözünde..kız öğrenciler için daha küçük ve daha az sayıda öğrenci yurdu vardı, bu yurtlar da, kapısında 24 saat bekçinin beklediği, içeri giriş çıkış saatlerinin son derece namuslu görevliler tarafından kontrol edildiği, adeta kız hapishanesi gibi yerlerdi..bazı aileler kızlarını hatta oğullarını bu tehlikeli  öğrencilik hayatından koruyabilmek için ev tutarlar, çocuklarının başlarında ya anneleri ya da yaşlı birer yakınları bekler, lojistik destek yaparlardı..çocuk okutmak diye yarı kutsal yarı merhamet kokan bir görev vardı adeta..çocuklar okuyacak, kendilerine ve memlekete hayırlı evlatlar olacaklardı..bu arada daima kollanıp gözetilecek, başlarına kötü şeyler gelmemesi için tetik durulacaktı..daha üzerinden 10 yıl bile geçmemişti 27 mayıs ihtilalinin ve şimdi de sol ve sağ cereyanlar, kuzularını kapmak ve yemek için tuzaklar kuruyordu, ana babaların en büyük korkularından biri de böyle cereyanlara masum ve dünyadan habersiz çocuklarının kapılıp, hayatlarını ve umutlarını kaybetmeleriydi..sırf bu korkular yüzünden özellikle kız çocuklarını yüksek tahsile göndermeyen, kısa yoldan başgöz ederek sorumluluktan sıyrılan nice aileler vardı..erkek çocuklar bu açıdan daha şanslıydı ama onları da siyasi akımlar, anarşikler, yobazlar, ve daha niceleri tarafından kandırılıp harcanma tehlikesi bekliyordu..okuyup adam olmak ne kadar zor ve tehlikeli yollardan sağ salim geçebilmek demekti..adeta sırat köprüsü, daha ağızları süt kokan bu evlatların önüne çıkıvermişti..ama çocuklar bunun farkında değillerdi..iyi ki değillerdi..anne babalar yürekleri ağızlarında, kulakları akşam radyonun ajanslarında, nerede öğrenci olayı olmuş, nerede gösteri var , hükümet hangi tedbirleri almış, bu gibi haberleri dinlerlerken kuzularının bu kargaşadan hayırlısıyla çıkıp güzel bir geleceğe uzanıvermesini, dudaklarında dualar, gözlerinde yaşlar, kalplerinde çarpıntılar içinde bekler dururlardı..
   Okulun ilk açılış dersi Cebecideki eski fakülte kompleksi içindeki Noyan amfisinde yapılmıştı..o zamana kadar amfi nedir görmemişler, yaklaşık 250 kişi alabilen, önden gerilere doğru  yükselen sınıfa girdiklerinde kalabalığın arasında kaybolmamak için yurt arkadaşlarıyla beraber bir sıraya ilişivermişlerdi..yaklaşık 30 kişilik kızlı erkekli, moda olan kıyafetler giyinmiş, birbirleriyle senli benli konuşan, neşeli bir grup dikkatlerini çekmişti..daha sonra bunların TED Ankara koleji mezunları olduklarını öğreneceklerdi..onlar, ilk okuldan beri beraber büyüdükleri ve okudukları için kolayca birbirlerini buluyor ve hiç sıkıntı çekmeden rahatça ve neşe içinde hareket ediyorlardı..içlerinden çoğu hatta kızlar bile sigara içiyorlardı, biraz da onlara gıpta ettiklerinden ve onlara ancak ve sadece bu yönleriyle benzeyebileceklerinden olsa gerek, kısa zamanda onlar da sigara tüttürmeye başlayacaklardı..bir de üniformalı erkek öğrenciler vardı, çoğu haki renkli, daha azı da mavi ve beyaz renkli üniformalar giyinmiş gençler de oldukça kendilerinden emin, rahat ama daha ciddi tavırlar içinde birbirlerine yakın oturmuşlardı..bunların da askeriye hesabına okuyan öğrenciler oldukları anlaşılacaktı kısa sürede..haki renk üniformalılar karacı, maviler havacı, beyazlar da denizci sınıfı oluyordu, bu gençlerin göz alıcı üniformalarının yakası sağlık sınıfını temsil eden mor şeritliydi ve sol kollarında yine mor sırmalar, gösterişli apoletler, hatta sağ yanlarında da adının meç olduğunu öğrenecekleri kısa kınları içinde kılıç gibi bir şey sallanıyordu..bunların çoğu kendileri gibi Anadolu çocuklarıydı, hatta bazı sivil arkadaşlarının da bir iki hafta içinde bu gruba katıldığını görünce, o da askeri öğrenci olmayı geçirdi içinden..böylece hem havalı bir kıyafeti olacak, çünki gördüğü kadarıyla kolejli kızlar bu üniformalılara daha tatlı ve başka bakıyorlardı, hem de ayrıca tahsil hayatı boyunca yurt, yemek, ve tüm ihtiyaçlarını devlet karşılayacak böylece de ailesine yük olmadan tahsil hayatını tamamlayabilecekti..bu düşüncesini ailesine ve akrabaları olan bir doktora açtığında özellikle doktor buna karşı çıkmış, kendisinin de fakirlikten dolayı askeri öğrenci olduğunu, ama sonra bu seçiminden pişman olduğunu ve belli süreyi tamamladıktan sonra ancak askeriyeden ayrılabildiğini, ülkenin dört bir yanında dolaşmak zorunda kaldığını, askerliğin sıkıcı bir iş olduğunu falan söylemişti..ailesi de ondan yana olmuşlar böylece bu havalı hayali çabuk sönmüştü..sonradan keşke askeri öğrenci olsaymışım diye düşündüğü çok oldu, ama sivil hayatın daha bir zor fakat daha çok seçenekli ve renkli olduğunu zaman içinde görecekti..sınıf arkadaşları arasında çoğunluk Anadolunun neredeyse her yöresinden gelen ekseriyeti erkek olan kendileri gibi gençlerdeydi..bir de devletler arası anlaşmalar ile okula kayıtlarını yaptırmış,Libyalı,Ürdünlü,İranlı,Filistinli ve daha birçok arap ülkesi kökenli, türkçeyi doğru dürüst konuşamayan değişik ve ilginç bir grup vardı..bunların yanında ayrıca Kıbrıslı soydaşlarımız yani mücahit kardeşlerimiz de vardı..Kıbrıslı arkadaşlar yarı yarıya kız ve erkek öğrenciydi ve çoğu hemen kaynaşıvermişti herkesle..bizim yerli gençlerden daha sevimli, kültürlü, güleryüzlü ve sıhhatliydiler..
   Okulun açıldığı günlerden daha fazlaca bir zaman geçmemişti ki birden öğrenci hareketleri içinde buldular kendilerini..Fransa'da başlayan ve tüm Avrupaya yayılan, daha çok sol görüşlerin sahibi, devrimci ve değişimci sloganlar atan bu gençlik hareketi radyolardan ve gazetelerden izledikleri kadarıyla yolları kapatıyor, kaldırımları söküp polislere atıyor, molotof kokteylleri ile ortalığı yakıp yıkıyor ama işin garibi nedense polis ve halk tarafından da pek tepki görmüyorlardı..biz de Avrupalıydık, bizde de böyle başkaldırı ve değişim isteme olmalıydı diye heves duyan özellikle büyük kentlerde yetişmiş gençlerin kanları kaynamaya başlamıştı bile..böylece sonradan 68 kuşağı diye isimlendirilecek kuşağın içinde buluvermişlerdi birden kendilerini..önce İstanbulda, hemen hemen aynı anda Ankarada özellikle Siyasal ve Ortadoğu'da gençler ayaklanmışlar hatta onlara hocalarının çoğu da destek vermiş hatta kışkırtmışlardı..bir sabah okullarının Sıhhiyedeki Morfoloji binasına gittiklerinde kapıda bıyıkları kalın ve aşağıya sarkık, tanımadıkları bazı gençleri görmüşlerdi..bunlar okulun işgal edildiğini, derslerin boykot edildiğini söylemişlerdi..daha okula yeni başlamışlardı, galiba bunlar üst sınıftan ağabeyler olacaklardı..dediklerini sessizce dinlediler..ilk anladıkları derslerin yapılmayacağıydı..niçin boykot olduğunu, okulun niçin işgal edildiğini anlamamışlardı, ama kantinin girişine asılmış koca pankartta 'TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE' diye kocaman bir yazı vardı..galiba tam bağımsız olmak için derslere son vermek lazım diye düşündüler..buralarda daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığına hatta tehlikeli olabileceğine karar verdiler..zaten memleket gözlerinde tütmeye başlamıştı bile şu kısa zaman içinde, bu fırsatı ganimet bildiler ve hemen yurda koşup birşeyleri bırakıp,odayı çabucak toparlayıp, kirli çamaşırlarını küçük bavullarına doldurup, memlekete kavuşma heyecanıyla şehirler arası otobüs garajlarına doğru yolu tuttular güle oynaya...

Yorum Gönder

0 Yorumlar