Bugünlerde pastırma yazını idrak ediyoruz.Eskiden hemen hemen her evin oturma ve yaşam odasının görünen bir yerinde duvara asılı Saatli Maarif takvimi olur ve her sabah bir önceki günün yaprağı koparılır yeni günü bu şekilde başlatırdık..o güne ait önemli bir olay tarihte bugün başlığıyla kısaca verilir, ayrıca eski türklerin kullandığı kiminin anam babam takvimi dedikleri bir takvime ait bilgi de olurdu..mesela ağaçlara su yürümesi, zemheri nin başlangıcı, kocakarı soğukları gibi..işte genellikle 10 kasımdan sonraki günlerde de bu takvimde pastırma yazı ibaresi de okunurdu..bazen 3 gün bazen de 15 gün kadar süren bu yazdan kalma güneşli ve durgun havalı günler, arkasından geleceği neredeyse kesin olan soğuk, ayazlı ve bulutlu yağmurlu hatta karlı günlerden önce son bir yaz hatırası gibi özen ve tevekkülle yaşanırdı..ömrün gençlik ve olgunluk dönemini geride bırakmış, ihtiyarlık dönemini hissetmeye hatta görmeye başlamış gibi hissettiğiniz bir zaman aralığıydı bu ve sanki hiç bitmemesini isterken bile kısa ömürlü olacağı bilinen bu zamanların tadı çıkarılmaya çalışılırdı..
Daha neler neler vardı bu takvimlerde..Atalarımızın orta asyadan getirdikleri bu takvim hesabı genellikle hiç sekmezdi..hatta bir olay nakledilir ki çoğu zaman bu takvimin kesinliğine kanıt olarak anlatılırdı; NATO Deniz tatbikatı için planlamalar yapılırken o yıl haziran veya temmuz ayında yapılacak bu tatbikatın günü tespit edilmiş ve Amerikalılar Türk tarafından o tarihlerde hava durumu nasıl olur diye sormuşlar..bizim bir deniz subayı da saatli maarif takvimini açmış ve o günlerde bir fırtına olduğunu görmüş ve bunu bildirmiş..tabi amerikalılar bunu dikkate almamışlar ve bıyık altından gülerek yine türkler salladı bunlar böyle işte filan demişler..neyse o günlerde deniz kuvvetleri ve gemiler akdeniz ve egede toplanmışlar ve tatbikat başlamış ama ertesi gün bir fırtına başlamış ki tatbikat iptal..ee ne oldi..biz size demedik mi o gün fırtına olacak diye..işte saatli maarif takvimi böyleydi..sonradan meteorologlar çıktı ortaya..hava durumunu onlardan öğrenir olduk..gerçi onlar da en çok bir hafta sonrasını tahmin ediyorlar ya, olsun..ne de olsa işleri bu ve bilimsel bir iş..hani Temelin hava durumu tahmini gibi..bir taşı ipe bağlamış ve ağaca asmış..taş sallanıyorsa hava rüzgarlı, ıslaksa yağmurlu, kuruysa ve parlıyorsa güneşli gibi...neyse bu kadar dalga geçmek yeter sayın hava tahmini uzmanlarımızla..sonra onlar da bizimle dalga geçer..tencere dibin kara seninki benden kara misali..
Bu takvimlerde o gün doğan çocuklara kız ve erkek olarak isimler, o güne ait yemek listeleri, bazen bir Nasrettin hoca veya acem fıkrası veya bir latife, bir kahramanlık hikayesi, namaz vakitleri, eskiden kullanılan vakit çizelgeleri..işte bunu ben pek anlamazdım..akşam ezanı hep 12 olurdu mesela..meğerse günün uzaması veya kısalmasına göre her gün bir kaç dakika cep saati ileri veya geri alınır ve akşam ezanları hep aynı zamana gelirmiş..atalarımız bu namaz vakti işinde aşırı titizlermiş..birkaç dakikadan ne olacak demeyin oruçsanız, o kadar beklediniz, ya bir dakika önce ezan okunduysa ne olacak, gitti koca oruç..o yüzden muvakkithaneler varmış.. yani zamanı hesaplayan güneşin ve yıldızların hareketlerini takip edip zamanı ölçüp namaz zamanlarını tayin eden insanların çalıştıkları yerler..Ahmet Hamdi Tanpınar bu eski zamanlara ait adetleri çok güzel anlatır..yıldızların hareketlerini takip edenler ise astrolog değil müneccimlermiş o zamanın deyimiyle..necm yıldız demek ya yıldızların ve ayın hareketleri ve durumları geleceğe ait bazı işaretleri verirmiş onlara göre..yıldızımız barışmadı, felek yüzümüze gülmedi-burada felek de yıldız veya gezegenlerin yörüngesi- ve daha nice deyimler artık astrologlar tarafından bilgisayar ve yıldız haritaları yardımıyla yapılıyor ve yıldız falları hala insanların ilgisini çekmeye devam ediyor..burçlar da aynı literatürden tabii..güneş o günlerde hangi yıldız takımında ise o günlerde doğanlar o burçtan oluyor..insan doğacağı yeri,ana babasını, ırkını,cinsiyetini,beden özelliklerini seçemediği gibi burcunu da seçemiyor ne yazık ki..hangi burçta doğduysan kaderin o artık..gerçi son zamanlarda burçlar içine bir burç daha eklenmiş ve bazı yer kaydırmaları olmuş ama pek tutmadı sanırım..ayın durumu ve bazı gezegenlerin durumu da burcunuzu etkiliyor yükselen burcunuz vs. gibi ufak oynamalarla az da olsa size başka burçlarla flört yapmaya imkan veriyor..astrologlar sağolsun..
Pek astrolojiye inanmam ama burç özelliklerime baktığımda da epey benzerlikler buluyorum doğrusu..özellikle kadınlar buna meraklı..kadınlarda doğal olarak zaten fizik üstü olaylara merak ve yetenek var, karşılarındaki veya gündemlerindeki insanın burcunu tahmin edebiliyorlar veya burcuna göre yakınlık veya uzaklık hissedebiliyorlar..medyumların ve falcıların çoğunun kadın olması bir tesadüf değil sanırım..bu konu çok derin beni aşar..ama hoş ve engin bir konu olduğu kesin..sadece burç değil, el falı, kahve veya su falı gibi versiyonları da var bu işin..hatta Atatürkün bugünkü Libya, o zamanın Trablusgarbında el falına bakan bir kadının Atamızın geleceğini hemen hemen tam olarak bildiği ve Atamızın da zaman zaman o falcıyı hatırlayarak doğruladığı da söylenir..Atatürk gibi ilim ve fen aşığı pozitivist bir insan bile etkilendikten sonra diyecek bir şey yok..herkesin başından bu konuda geçmiş bir olay vardır ve zaman zaman nasıl da doğru çıktı diye şaşılarak hatırlanır..eskiler kısaca alınyazısı der çıkarlar bu işin içinden..
Bana göre bu alınyazısı işi insanı rahatlatan bir durum..sana çizilen bir kulvar var..yukarıda söylediğim ve elinde olmayan değiştiremeyeceğin şartlarla bu dünyaya gelmişsin, senin elinde olansa verilenleri en iyi ve doğru şekilde kullanarak iyi bir yarış çıkarmak..ille şampiyon olmak zorunda değilsin, iyi bir koşu çıkar,keyfini çıkararak yarış,başkalarına çelme filan atma, arkana bakma daima ileri bak,başkalarının ne yaptığına değil kendi yapacaklarına odaklan..ayağın sürçer takılır düşersen yine kalk ve elinden geldiği kadar güzel bir davranış koy ortaya..sonra kayıtlarda izleyeceksin nasıl olsa nasıl koştuğunu ve başkalarını...
Havadan girdik suya gelmeden nerelere daldık..bu pastırma yazı böyle işte..güneş ve tatlı hava böyle yarı sarhoş ediyor insanı..boş veriyorsun çiğ insanlara ve olaylara..geçmişi arkanda bırakıp kalan ılık ve güneşli havaların tadını çıkarmaya bakıyorsun gelecek soğuk ve yarı karanlık günleri düşünmeden..bir çay demleyip şu kısa ömrümüzü daha da zehir etmeden pastırma yazı tadında günler görüp tadını çıkarma dileğiyle...
Daha neler neler vardı bu takvimlerde..Atalarımızın orta asyadan getirdikleri bu takvim hesabı genellikle hiç sekmezdi..hatta bir olay nakledilir ki çoğu zaman bu takvimin kesinliğine kanıt olarak anlatılırdı; NATO Deniz tatbikatı için planlamalar yapılırken o yıl haziran veya temmuz ayında yapılacak bu tatbikatın günü tespit edilmiş ve Amerikalılar Türk tarafından o tarihlerde hava durumu nasıl olur diye sormuşlar..bizim bir deniz subayı da saatli maarif takvimini açmış ve o günlerde bir fırtına olduğunu görmüş ve bunu bildirmiş..tabi amerikalılar bunu dikkate almamışlar ve bıyık altından gülerek yine türkler salladı bunlar böyle işte filan demişler..neyse o günlerde deniz kuvvetleri ve gemiler akdeniz ve egede toplanmışlar ve tatbikat başlamış ama ertesi gün bir fırtına başlamış ki tatbikat iptal..ee ne oldi..biz size demedik mi o gün fırtına olacak diye..işte saatli maarif takvimi böyleydi..sonradan meteorologlar çıktı ortaya..hava durumunu onlardan öğrenir olduk..gerçi onlar da en çok bir hafta sonrasını tahmin ediyorlar ya, olsun..ne de olsa işleri bu ve bilimsel bir iş..hani Temelin hava durumu tahmini gibi..bir taşı ipe bağlamış ve ağaca asmış..taş sallanıyorsa hava rüzgarlı, ıslaksa yağmurlu, kuruysa ve parlıyorsa güneşli gibi...neyse bu kadar dalga geçmek yeter sayın hava tahmini uzmanlarımızla..sonra onlar da bizimle dalga geçer..tencere dibin kara seninki benden kara misali..
Bu takvimlerde o gün doğan çocuklara kız ve erkek olarak isimler, o güne ait yemek listeleri, bazen bir Nasrettin hoca veya acem fıkrası veya bir latife, bir kahramanlık hikayesi, namaz vakitleri, eskiden kullanılan vakit çizelgeleri..işte bunu ben pek anlamazdım..akşam ezanı hep 12 olurdu mesela..meğerse günün uzaması veya kısalmasına göre her gün bir kaç dakika cep saati ileri veya geri alınır ve akşam ezanları hep aynı zamana gelirmiş..atalarımız bu namaz vakti işinde aşırı titizlermiş..birkaç dakikadan ne olacak demeyin oruçsanız, o kadar beklediniz, ya bir dakika önce ezan okunduysa ne olacak, gitti koca oruç..o yüzden muvakkithaneler varmış.. yani zamanı hesaplayan güneşin ve yıldızların hareketlerini takip edip zamanı ölçüp namaz zamanlarını tayin eden insanların çalıştıkları yerler..Ahmet Hamdi Tanpınar bu eski zamanlara ait adetleri çok güzel anlatır..yıldızların hareketlerini takip edenler ise astrolog değil müneccimlermiş o zamanın deyimiyle..necm yıldız demek ya yıldızların ve ayın hareketleri ve durumları geleceğe ait bazı işaretleri verirmiş onlara göre..yıldızımız barışmadı, felek yüzümüze gülmedi-burada felek de yıldız veya gezegenlerin yörüngesi- ve daha nice deyimler artık astrologlar tarafından bilgisayar ve yıldız haritaları yardımıyla yapılıyor ve yıldız falları hala insanların ilgisini çekmeye devam ediyor..burçlar da aynı literatürden tabii..güneş o günlerde hangi yıldız takımında ise o günlerde doğanlar o burçtan oluyor..insan doğacağı yeri,ana babasını, ırkını,cinsiyetini,beden özelliklerini seçemediği gibi burcunu da seçemiyor ne yazık ki..hangi burçta doğduysan kaderin o artık..gerçi son zamanlarda burçlar içine bir burç daha eklenmiş ve bazı yer kaydırmaları olmuş ama pek tutmadı sanırım..ayın durumu ve bazı gezegenlerin durumu da burcunuzu etkiliyor yükselen burcunuz vs. gibi ufak oynamalarla az da olsa size başka burçlarla flört yapmaya imkan veriyor..astrologlar sağolsun..
Pek astrolojiye inanmam ama burç özelliklerime baktığımda da epey benzerlikler buluyorum doğrusu..özellikle kadınlar buna meraklı..kadınlarda doğal olarak zaten fizik üstü olaylara merak ve yetenek var, karşılarındaki veya gündemlerindeki insanın burcunu tahmin edebiliyorlar veya burcuna göre yakınlık veya uzaklık hissedebiliyorlar..medyumların ve falcıların çoğunun kadın olması bir tesadüf değil sanırım..bu konu çok derin beni aşar..ama hoş ve engin bir konu olduğu kesin..sadece burç değil, el falı, kahve veya su falı gibi versiyonları da var bu işin..hatta Atatürkün bugünkü Libya, o zamanın Trablusgarbında el falına bakan bir kadının Atamızın geleceğini hemen hemen tam olarak bildiği ve Atamızın da zaman zaman o falcıyı hatırlayarak doğruladığı da söylenir..Atatürk gibi ilim ve fen aşığı pozitivist bir insan bile etkilendikten sonra diyecek bir şey yok..herkesin başından bu konuda geçmiş bir olay vardır ve zaman zaman nasıl da doğru çıktı diye şaşılarak hatırlanır..eskiler kısaca alınyazısı der çıkarlar bu işin içinden..
Bana göre bu alınyazısı işi insanı rahatlatan bir durum..sana çizilen bir kulvar var..yukarıda söylediğim ve elinde olmayan değiştiremeyeceğin şartlarla bu dünyaya gelmişsin, senin elinde olansa verilenleri en iyi ve doğru şekilde kullanarak iyi bir yarış çıkarmak..ille şampiyon olmak zorunda değilsin, iyi bir koşu çıkar,keyfini çıkararak yarış,başkalarına çelme filan atma, arkana bakma daima ileri bak,başkalarının ne yaptığına değil kendi yapacaklarına odaklan..ayağın sürçer takılır düşersen yine kalk ve elinden geldiği kadar güzel bir davranış koy ortaya..sonra kayıtlarda izleyeceksin nasıl olsa nasıl koştuğunu ve başkalarını...
Havadan girdik suya gelmeden nerelere daldık..bu pastırma yazı böyle işte..güneş ve tatlı hava böyle yarı sarhoş ediyor insanı..boş veriyorsun çiğ insanlara ve olaylara..geçmişi arkanda bırakıp kalan ılık ve güneşli havaların tadını çıkarmaya bakıyorsun gelecek soğuk ve yarı karanlık günleri düşünmeden..bir çay demleyip şu kısa ömrümüzü daha da zehir etmeden pastırma yazı tadında günler görüp tadını çıkarma dileğiyle...
0 Yorumlar