Doç.Dr. Ulviye KUMOVA Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü. Öğretim Üyesi. ADANA | Ali KORKMAZ Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Erdemli-İÇEL |
1.Giriş
Arı ürünleri arasında besin maddelerince en zengini olan arı sütü, 5-15 günlük yaştaki işçi arıların hypopharyngeal salgı bezlerinden salgılanan ve ana arı ile genç larvaların beslenmesinde kullandıkları bir gıda maddesidir. Beyaz-krem renkte, pelte kıvamında, kendine özgü kokusu ve ekşi-acı bir tadı bulunmaktadır.
Arı kolonisini oluşturan bireylerden ana arı ve işçi arılar aynı genetik yapıya sahip olmalarına karşılık, larva döneminde farklı oranda ve sürede arı sütüyle beslenmeleri aralarında kast farklılaşmasına neden olmaktadır. Ana arılar, tüm larva ve ergin dönemlerinde arı sütü ile beslendiklerinden yumurtalıkları ve spermatekaları çok iyi gelişmekte, günde 1500-3000 yumurta bırakmakta ve birkaç yıl bu üretkenliğini sürdürerek koloninin geleceğini yönlendiren en önemli bireyi olmaktadır. Ana arının döllü olarak bıraktığı yumurtalardan oluşan larvalar ilk 3 gün arı sütü, 3. günden sonra bal ve polen karışımı ile beslendiğinde işçi arılar oluşmaktadır. İşçi arılar 21 günlük gelişme sürelerinden sonra ana arıdan oldukça küçük yapıda, üreme organları gelişmemiş; koloni içersinde ve dışında yapacakları işlevlerine uygun olarak çeneleri, yavru gıda bezleri, mum bezleri, koku bezleri gelişen, vücutları nektar ve polen toplamaya uygun ve yaşam süreleri ancak 35-40 gün olan koloninin en kalabalık bireylerini oluşturmaktadırlar.
Arı sütü salgılandığı gibi depolanmadan doğrudan ana arı ve genç larvaların beslenmesinde kullanılan bir besin maddesi olması açısından geleneksel bir arı ürünü değildir. Ana arıların özel olarak arı sütü ile beslenerek aynı genetik yapıya sahip işçi arılardan farklı yapısal özellikler göstermesi, uzun ömürlü olması ve olağanüstü verimliliğe sahip olması; insanlar üzerinde de benzer etkiler gösterebileceği görüşü dünden bugüne bu ürünü çok çekici bir duruma getirmiştir.
Arı sütünün insanlar üzerindeki biyolojik etkisinin önemi entomolog ve fizyologlar tarafından ortaya konulduktan sonra ürünün ticari boyutu gündeme gelmiş, bu ürünü üretmeye ve kullanmaya istekli üretici-tüketici topluluğu ortaya çıkmıştır. Artan tüketici istekleri karşısında arı yetiştiricileri daha fazla zaman ve emek harcamak zorunda kalmışlardır. Günümüzde arı sütünün insan sağlığına doğrudan katkısının bilimsel olarak kanıtlanamamış olmasına ve klinik etkileri konusunda ciddi eksikliklerin bulunmasına karşın; arı sütünün biyolojik, klinik özellikleri, üretim tekniği ve kalite kontrolü konusunda yapılan çalışmalarda önemli aşamaların kaydedilmiş olması sevindiricidir.
Arı sütü 30-35 yıldan bu yana insanlar tarafından çeşitli hastalıkların sağıtlmasında, vücudun sağlıklı ve dinç tutulmasında hücre yenileme özelliği nedeniyle kullanılmaktadır. Son yıllarda arı sütünün apiterapi alanında kullanımı da üretimini cazip duruma getirmiştir. Saf arı sütü üretiminin muhafazası oldukça zor, son derece teknik ve yoğun işgücü gerektirmektedir. Üretici durumundaki arı yetiştiricilerinin bu konuda bilinçli olması tüketici haklarının korunması açısından son derece önem taşımaktadır.
Dünyada arı sütünün üretim ve ticareti Çin, Japonya, Taiwan ve Yeni Zelanda gibi Uzak Doğu ülkelerinde yapılmaktadır. Çin yılda 1000 ton arı sütü üretimi ile ABD ve birçok Avrupa ülkesinin arı sütü talebini karşılamaktadır. Ülkemizde arı sütü üretimi 1990' lı yıllarda küçük çapta başlamasına karşın talebin büyük bir kısmı Çin, Fransa, İtalya ve BDT ülkelerinden ithal edilerek karşılanmaktadır.
Ülkemiz arı yetiştiricileri arı sütünün üretim, muhafaza tekniği ve pazarlama konularında çok fazla bilgiye sahip olmaması, teknik sorunlarla karşılaşmaları, bazı üreticilerin arı sütüne katkı maddeleri karıştırarak pazarlamaları tüketici ve ihracatçıları zor durumda bırakmakta, saflığı konusunda şüphe oluşmasına neden olmaktadır. Bu açıdan ülkemizde arı sütünün önemi, özellikleri, üretim, muhafaza tekniği, kullanım alanlarının bilinmesi; üretici ve tüketicilerin bu yönden aydınlatılmasına önem verilmelidir.
2. Arı Sütünün Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Arı sütü yüksek viskoziteli, akıcı kıvamda, karmaşık fiziksel ve kimyasal yapısına karşın oldukça homojendir. Rengi hafif bej-sarıdır. Tadı ekşi ve kokusu keskin fenolik yapıdadır. Yoğunluğu 1.1 g/cm3 olup kısmen suda çözünebilmektedir. Viskozitesi su içeriğine ve zamana göre değişmekte, oda sıcaklığında veya 5°C’de buzdolabında daha viskoz duruma gelmektedir. Viskozitenin artması; serbest aminoasitler ve çözünebilir azotun indirgenmesiyle birlikte suda çözünemeyen azotlu bileşiklerin artması, kısmen lipitler-protein türevleri arasındaki etkileşim ve sürekli enzimatik aktiviteler ile ilişkilidir. Arı sütüne sakkaroz eklenmesi fiziksel yapısını daha akıcı bir duruma getirmekte ve bu değişimler bireylerin arasında kast farklılaşmasını neden olmaktadır. Arı sütünde mum ve larva kalıntılarının bulunması saflığı konusunda bir gösterge olsa da bu durum arı sütü toplama yöntemiyle ilgilidir. Asidik bir yapıda (pH 3.6-4.2). olan arı sütünün bileşiminde su, protein, şekerler, yağlar ve mineral maddeler bulunmaktadır (Çizelge 1). Taze arı sütünün 2/3’nü su, kuru ağırlığının önemli bir kısmını protein ve şekerlerden, azotlu maddelerin %73.9'u proteinlerden oluşmaktadır. Yapısında altı adet büyük protein ve dört adet glikoprotein bulunmaktadır. Azotlu yapıların %2.3'nü serbest aminoasitler ve %0.16'nı peptitler oluşturur. Yapısında insanlar için esansiyel olan 29 aminoasit ve türevlerinin tamamı bulunmaktadır. En önemli olanları aspartik asit, glutamik asit, prolin ve lisindir. Arı sütünde glikoz oksidaz, fosfataz ve kolinesteraz enzimleri ile insülin benzeri bir madde de tanımlanmıştır.
Çizelge 1. Arı Sütünün Yapısı
İçindekiler | Minimum | Maksimum |
Su | % 57 | % 70 |
Proteinler (N x 6.25) | Kuru ağırlığın % 17’si | Kuru ağırlığın % 45’i |
Şekerler | Kuru ağırlığın % 18’i | Kuru ağırlığın % 52’si |
Yağlar | Kuru ağırlığın % 3.5’i | Kuru ağırlığın % 19’u |
Mineraller | Kuru ağırlığın % 2’si | Kuru ağırlığın % 3’ü |
Arı sütünde bulunan şekerlerin yapısı bala benzer özellik göstermektedir. Toplam şekerlerin %90’nı fruktoz ve glikoz oluşturur, fruktoz oranı glikozdan daha fazladır. Sakkoroz içeriği bir örnekten diğerine göre değişebilmekte; maltoz, trihaloz, melibioz, riboz ve erloz gibi diğer şekerler de yapısında az oranda bulunmaktadır.
Lipitler arı sütünün önemli bir özelliğini yansıtır. Lipit türevleri serbest yağ asitlerinin %80-90’nı oluşturur. Hayvan ve bitkilerde yaygın bulunan 14-20 karbon atomlu yağ asitlerinin aksine, çoğunlukla 8-10 karbon atomlu, kısa zincirli hidroksi yağ asitleri veya dikarboksilik asitlerden oluşmaktadır. Yapısında başlıca 10 hidroksi-2-dekonoik asit ile doymuş eşdeğeri 10 hidroksidekonoik asit bulunmaktadır. Ayrıca bazı nötral lipitler, steroller ve balmumuna benzer hidrokarbonların sabunlaştırılamayan türevleri yapısında bulunmaktadır. Arı sütü yapısında biyolojik özellik gösteren yağ asitleri ve steroller larva döneminde endokrin sistemini, diğer protein ve lipitler hücre çoğalmasını etkileyerek işçi ve ana arı arasında fizyolojik ve morfolojik farklılığa neden olmaktadır. Toplam kül içeriği yaş ağırlığının %1, kuru ağırlığının %2-3’nü içermektedir, K, Ca, Na, Zn, Fe, Cu ve Mn arı sütünde belirlenen minerallerdir. Arı sütü vitaminlerce zengin bir üründür (Çizelge 2), içeriğinde A, D ve K vitaminleri bulunmamaktadır. Arı sütünde seks hormonları varlığının araştırılmasında günümüze kadar önemli bulgular ortaya konulmuştur. Dişi farelerde gonadotropik etkisinin olmadığı, herhangi bir seks hormonunun bulunmadığı belirtilmektedir. Ancak son yıllarda radyoimmunolojik yöntemlerle eser miktarda (0.012 mg/g yaş ağırlık) hormonların varlığı ortaya konmuştur. Buna karşılık bir erkek birey, günde 1 g yaş arı sütü içerisinde bulunan bu hormon miktarının 250.000.-1 000 000 katını üretebilmektedir. Bu nedenle çok az bulunan hormonların insanlar üzerinde biyolojik etkisinin olamayacağı görüşü ağırlık kazanmıştır.
Çizelge 2.Arı sütünün yaş ağırlığında vitamin içeriği (mg/g)
Thiamin | Riboflavin | Pantotenik Asit | Pridoksin | Niasin | Folik Asit | Inositol | Biotin | |
Minimum | 1.44 | 5 | 159 | 1.00 | 48 | 0.130 | 80 | 1.1 |
Maksimum | 6.70 | 25 | 265 | 48.00 | 88 | 0.530 | 350 | 19.8 |
Bunların dışında arı sütünde farklı kimyasal yapıda sayısız bileşik bulunmuştur. Arı sütünde heterosiklik madde olan biopterin ve neopterin (25 ve 5mg/g yaş ağırlıkça), serbest bazlar (adenozin, uridin, guanozin, iridin ve sitidin), fosfataz AMP, ADP ve ATP, asetilkolin (1mg/g kuru ağırlık) ve glukonik asit (yaş ağırlığın % 0.6’sı) gibi birkaç nükleotid içeren maddeler tanımlanmıştır.
Bilimsel ve popüler yayınlarda, arı sütünün yapısında“diğer veyahenüz bilinmeyen” maddeler olarak tanımlanan bir grup maddeler de bulunmaktadır. Bu grup maddeler günümüze kadar analitik olarak tanımlanamamıştır. Bunlara ek olarak arı sütünün biyolojik aktiviteleri konusunda belirsizliklerin bulunduğu belirtilmektedir. Yapılan pek çok araştırmaya karşın, bu aktivitelerin çoğu kesinlikle kanıtlanamamış ve bilinen herhangi bir bileşiğe dayandırılamamıştır.
3. Arı Sütünün Fizyolojik Etkileri
3.1. Bal Arılarına Olan Etkileri
Arı sütü, işçi. arılar tarafından salgılanan, petek gözlerinde gelişen genç larvaların (0-3 gün) ve ana arıların beslenmesinde kullanılan bir besin maddesidir. İşçi arılar arı sütünü hypopharyngeal salgı bezlerinde 8-14 günlük yaşta maksimum düzeyde üretmekte, 17-19 günlük yaştan sonra salgı bezleri küçülerek üretim düşmektedir.
Arı sütünün hormonal etkileri yalnız işçi ve ana arı arasında kast farklılığını ortaya çıkarmamakta; ana arının verimliliğine etkide bulunmaktadır. İşçi arılara oranla daha fazla miktarda arı sütü ile beslenen ana arıların ömrü 5-7 yıla kadar uzamaktadır. İşçi arılarda ise ömür uzunluğu 35-42 gün ile sınırlanmıştır. Arı sütünün ana arının yaşam uzunluluğu ve verimliliği için gerekli olduğu, ancak arı sütündeki hangi maddelerin hangi düzeyde etkili olduğu halen bilinmemektedir. Bu konuda hormonların ve diğer maddelerin etkilerini ortaya koymak ve kaliteli ana arı elde etmek amacıyla sayısız çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmalarda ana arının özelliklerini belirleyicilerin neler olduğu konusunda kesin bir sonuca ulaşılamamıştır.
3.2. İnsanlar Üzerinde Etkisi
Penisilin, hormon ve vitaminler 1950'da harika ilaçlar olarak tıp alanına girmiş ve pek çok biyolojik olaya çare olarak düşünülmüştü. Arı sütünün de bir besin maddesi olarak bal arısı larvaları üzerindeki etkisi biyolojik bir olgu olarak tanımlandığından bu yana anlaşılması zor olan bu hormonal etkisinin insanlarda da bal arısı larvasına benzer olağanüstü bir etki yaratabileceği görüşü ortaya çıkmıştır.
Çizelge 3.Arı sütünün bilimsel olarak kanıtlanmamış yararları
İç Kullanım | Dış Kullanım |
Tonik, fiziksel performansı uyarıcı İyi hafıza, öğrenme kapasitesi ve kendine güven Genel sağlık düzelmesi, cinsel istek ve performans Anoreksi, nezle, iştah artması, kansızlık, kolesterol Viral enfeksiyonlara karşı direncin artması Yüksek ve düşük kan basıncı damar sertliği Kronik ve tekrarlayan hastalıklar | Deri rahatsızlıkları Epitelyal uyarı ve yeniden büyüme Kırışıklıklara karşı Deri yağ salgısının normalleşmesi |
Arı sütü başlangıçta, insanları gençleştirici etkisiyle kamuoyuna tanıtılmıştır. Bu konu Avrupa’nın en yaygın ve popüler yayın organları ile desteklenmiştir. Arı sütünün 1-2 ay süreyle günde 200-500 mg dozda ağızdan alınmasının olumlu etkiler yaptığı belirlenmiştir. Arı sütü kullanan insanlar; sağlık sorunlarını giderdiğini, uyarıcı olarak vücut fonksiyonlarını harekete geçirerek genelde bir iyileşme, öğrenmede kapasite artışı, hafıza performansının ve kendine güvenin artmasını sağladığı bildirilmiştir. Ancak kronik ve tekrarlayan hastalıkların iyileştirilmesinde istenilen sonuçlar elde edilememiştir. Bu konularda bilimsel çalışmaların yapılmasının gerekliliği vurgulanmaktadır.
Bilimsel Olarak Kanıtlanan Yararları
Arı sütü, laboratuvar hayvanlarına vücut ağırlıklarının her bir kilogramı için 3 g/gün ve daha fazlası enjekte edildiğinde toksik ve mutajenik bir etki göstermemiştir.
Yama testleri uygulanan hasta deneklerin 2/10’nun allerjik kontakt dermatit olduğu bildirilmiştir. Arı sütünün en yaygın kullanım şekli olan intramuskuler veya intraperitonal enjeksiyonların son yıllarda insanlar üzerinde ciddi allerjik reaksiyon oluşturması nedeniyle kullanımından vazgeçilmiştir. Günümüzde arı sütü genellikle ağızdan alınmakta ve kozmetiklere katılarak kullanılmaktadır.
In vitro çalışmalar arı sütünde bulunan 10 HDA’nın antibiyotik etkiye sahip olduğunu desteklemektedir. Antibiyotik etki sıcaklığa bağlı olarak değişebilmekte uzun süreli veya yetersiz depolama koşullarında azalmaktadır. Antibiyotik etki Esherichia coli, Salmonella, Proteus, Bacillus subtilis ve S. aureus mikroorganizmalarına karşı kanıtlanmıştır. Ayrıca Micrococcus pyrogens’e karşı penisilinin gösterdiği etkinin 1/4'nü göstermiştir. In vitro koşullarda arı sütünün antiviral etki gösterdiği kanıtlanmıştır.
Yağ asitlerinin anti-bakteriyel etkisinin herhangi bir iç uygulamada tedavi edici değerini göstermediği ağırlık kazanmaktadır. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde arı sütünün etkileri genellikle ağız veya enjeksiyon yoluyla kullanılarak belirlenmektedir. Allerjik reaksiyon için önemli risk taşımakla birlikte, hormonal etki en iyi enjeksiyon yolu ile kullanımlarda görülmektedir.
Ağız Yoluyla Kullanımı
Arı sütünün tavşan, bıldırcın ve tavukların verimlilikleri üzerine çalışmalar yapılmıştır. Tavşanların normal besinine arı sütünün (100-200 mg/kg vücut ağırlığı) eklenmesi embriyo gelişimi ve fertilitenin artmasını sağlamıştır. Japon bıldırcınlarının besinlerine yüksek dozda (0.2 g) liyofilize arı sütünün eklenmesi seksüel olgunluğa daha kısa sürede erişmelerini ve daha fazla yumurtlamaları sağlamıştır. Tavuk besinlerinin her bir kilogramına 5 mg arı sütü ilavesi yumurta üretimini, verimini ve kuluçka çıkış ağırlığını artırdığı, günde 10-40 mg uygulanmasının ise erkek ve dişi üreme organlarında herhangi histolojik bir değişim veya ağırlık kazancı yaratmadığı belirlenmiştir. Farelerde besinlerinin bir kilogramına 1 g arı sütü eklenmesi canlı ağırlık artışı sağlamakta, ancak yüksek dozlarda kullanımda azalma kaydedilmektedir. Tavuk, keklik ve sülünlerin besinlerinin her bir kilogramına 5 mg arı sütü ilavesi canlı ağırlıkta artış sağlamaktadır. Farelerin midelerine doğrudan 10, 20 ve 40 mg arı sütünün enjekte edilmesi ağırlık artışı sağlamaktadır. Buzağılara (7 günlük) 0.02 g/gün miktarında arı sütü kullanılması kontrol grubuna oranla altı ay içerisinde %11-13 ağırlık kazancı sağladığı; daha düşük ölüm oranı ve enfeksiyonlara karşı daha yüksek direnç görülmüştür.
Arı sütünün intravenöz enjeksiyon şeklinde kullanımı, kan damarlarında geçici büyümeye ve düşük kan basıncına neden olmakta ve bu etkiler asetil koline bağlanmaktadır. Arı sütünün enjeksiyon şeklinde kullanımı, ağız yoluyla kullanıma göre kandaki şeker düzeyini daha fazla artırmaktadır. Fareler de hipoglisemik (insülin benzeri) tepki göstermemiştir. Domuzlarda arı sütü (100-300 mg/1kg vücut ağırlığı) enjeksiyonu ağırlık artışı sağlamaktadır. Farelere çok az arı sütünün enjekte edilmesi kandaki hemoglobin ve eritrosit miktarını artırmakta, 10 mg ve yüksek dozları güç ve ağırlık artışı sağlamakta, 100 mg ve yüksek dozlarının ise ağırlık kaybına ve beyin korteks hücre metabolizmasını zayıflattığı saptanmıştır.
Denek Hayvanlarında Yapılan TestleriArı sütünün insan hastalıklarına olan etki mekanizmasını ortaya koyabilmek için hayvanlar üzerinde yapılan çeşitli testlerden yararlanılmıştır. Arı sütünün insanlarda kolesterol ve trigliseritlerin kan plazma düzeyini azalttığı gözlenmiştir. Tavşanlarda arı sütünün kan plazma lipit düzeyine etkisi olmadığı, kolesterol birikimine yapan besinlerle beslenen hayvanların kanındaki kolesterol içeriğini azalttığı bildirmektedir.
Arı sütünün tavşanlarda kemik iyileşmesini yükselttiği, farelerde deri lezyonlarının iyileşmesini hızlandırdığı ve anti-enflamatuar etki gösterdiği bildirilmektedir. Tümör hücre kültürlerindeki bileşiklerin bir kısmı test edilerek, arı sütünde bulunan 10 HDA ve bilinen dikarboksilik asitlerin inhibitör etkisinin olduğu kanıtlanmıştır. Arı sütü almayan kontrol grubu fareler ile arı sütü (20 mg/kg-vücut ağırlığı) verilen ve ışın verilerek tümör oluşturulan fareler karşılaştırdığında; arı sütünün yaşam süresine önemli etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Arı sütünün profilaktik ve ağız yoluyla kullanımında farelerde tümör büyümesinin engellendiği; hızlı büyüyen kanser üzerinde etkisinin önemsiz olduğu, yavaş büyüyen katı tümörlerde olumlu sonuç gösterdiği vurgulanmaktadır.
Arı sütünün insanlar üzerinde etkileri Doğu Avrupa'da yapılan çalışmalarla gündeme gelmiştir (Çizelge 4). Ancak bu konuda yapılan bir çok test yönteminde eksiklik ve kullanılan parametreleri değerlendirmedeki güçlükler nedeniyle bilimsel yönden açıklanamayan belirsizlikler günümüze kadar yansımaktadır.
Çizelge 4.Arı sütünün insanlar üzerindeki etkileri.
Uygulamalar | Açıklama |
Prematüre bebekler ve çeşitli sebeplerle besin eksikliği | Oral olarak 8-100 mg, genel koşullarda iyileşme; ağırlık, iştah, kırmızı kan hücreleri ve hemoglobinde artış. |
Oldukça yaşlı (70-75 yaş), iştahsız, depresyonlu ve düşük kan basınçlı hastalar | Her iki günde bir 20 mg enjeksiyonla bütün kullanıcılarda gelişme. Her iki günde bir oral yoldan 20 mg alındığında yukarıdaki gibi gelişme |
Psikiyatrik belitilerde | Güç kaybı, sinirsel kırgınlık, duygusal problemler ve psikoaktiv ilaçların yan etkisini gidermede gelişmeler |
Kronik tüberküloz hastalarında | Arı sütü, bal ve ginseng karışımı ile ağırlık kaybı ve fizyolojik koşullarda gelişme fakat kan karakteristiklerinde değişmeler |
Metabolizma uyarıcı | Proteinlerle karşılaştırılabilir uyarıcı etki, enzimatik karışımların etkinliğine bağlanan etki |
Yara sağaltımında | 5-30 mg/ml yara içerisine enjekte edilerek derinin yeniden gelişmesi |
Arı sütü aktivitesinin mekanizması tam olarak bilinmemekte ve ileri sürülen sayısız hipotezin hiçbiri desteklenmemektedir. Vitamin içeriğinin yüksek olduğu konusundaki bulguların benzer vitamin miktarını içeren bir bardak süt veya diğer besinlerle desteklenebilmesi bu konudaki yanlışlığı ortaya koyabilmektedir. İntestinal florada yarattığı antimikrobiyal etkileri daha çok pH ile ilgilidir.
Günümüzde bal arıları ve arı sütü ile insanlar ve arı sütü arasında benzer etkileşimlerin kurulması arı sütünün alım dozu, miktarı ve alım şekli dikkate alınarak incelenmesi önem kazanmaktadır. İnsanların arı sütünü değişik şekillerde kullanması ve tüketmesi onlara daha gençlik ve uzun yıl canlılık kazandırmamaktadır. Ancak besinlerle birlikte alındığında olumlu sonuçlar ortaya çıkartmakta ve bireysel etkilerinin açıklanamadığı sinerjik etkiler oluşturmaktadır. Yukarıda sıralanan hipotezlerin ciddi klinik ve bilimsel denemelerle ortaya konulması gerekmektedir.
4. Arı Sütü Tüketim Şekilleri
Arı sütü; işlenmeden, diğer ürünlerle karıştırılarak veya dondurularak-kurutulmuş şekilde pazara sunulabilmektedir. Arı sütünün geniş çapta endüstriyel kullanımında, depolanma kolaylığı açısından, dondurma-kurutma şekilleri tercih edilmekte ve bu şekillerde depolama taze arı sütünde bulunan önemli maddelerin korunmasını sağlayabilmektedir. Özel teknoloji kullanılarak kozmetik yapımı, tıbbi özel preparatların oluşturulması da yaygınlık göstermektedir.
Arı sütünün yararları bilimsel anlamda günümüze kadar kanıtlanmamamış olmasına karşın, bu konuda yapılan reklamlar ve hazırlanan etiketler abartılı bilgiler ve önerilerle doldurulmakta, arı sütü adı altında çeşitli ürünler de sunulabilmektedir. Bu girişimler, arı sütünün fiyatını artırarak kısa vadede kazanç sağlasada, uzun vadede insanlar açısından büyük tehlikeler yaratmaktadır.
Arı sütü besleyici özelliğiyle değil, varsayılan tedavi edici değerleri ve uyarıcı etkileri göz önüne alınarak tüketilmektedir. Arı sütünü tıbbi bir ürün olarak tanımlamak doğru değildir. Bu alanda tanımlanması için üretim, pazarlama ve kullanımının ilaç endüstrisinin özel bir alanında değerlendirilmesi gerekmektedir. Tüketiciler genellikle arı sütünü işlenmemiş, doğal ve hasat edildiği şekli ile pazarlanmasını tercih etmektedir. İşlenmemiş arı sütü en uygun olarak günde 250-500 mg dozda, koyu cam şişelerde veya özel izotermal paketleme sistemi içersinde pazarlanabilmektedir. Üreticiler arı sütünü bireysel olarak larvaları alınan doğal ana arı yüksüklerinde saf olarak küçük plastik kutular veya cam kavanozlar içinde paketleyerek satmaktadırlar. Bu tip paketlemede arı sütü iyi korunamamakta ve sorunlar yaşanabilmektedir. Ancak tüketicilerin işlenmemiş saf, taze arı sütü aldıklarından emin olabilmeleri için bu tip pazarlama son derece etkileyici ve kazançlı olabilmektedir. Bu şekilde pazarlanan arı sütü, depolama, taşıma ve satışı sırasında 5°C’den aşağıda tutulmalıdır.
Arı sütünün bal ile karışımı (%1-3 arı sütü) en yaygın kullanım şeklidir. Balın arı sütünde herhangi bir değişime neden olmaması ve hazırlanmasında özel bir teknoloji gerektirmemesi bu kullanım şeklinin avantajlı yönleridir. Elde edilen karışım iyi bir tada ve her iki ürünün yararlı etkilerini koruyan özellikler taşımaktadır. Bu karışımın depolanması konusunda kesin bilgiler bulunmamasına karşın buzdolabında saklanması önerilmektedir. Bazı Avrupa ülkelerinde arı sütü, benzer asitliğe sahip yoğurt ile zenginleştirilmiş besin olarak kullanılmaktadır. Yoğurt+arı sütü karışımı buzdolabında saklanmalıdır. Vitamin katkıları ve suları dondurulmuş meyveler, kurutulmuş arı sütü ile zenginleştirilerek pazarlanmaktadır. Asya ülkelerinde arı sütü yaygın olarak içeceklere katılarak tüketilmektedir. Arı sütü bal, şeker, reçel ve pektin ile yapılan jellerle karıştırılarak da pazarlanmakta, ancak bu karışımlarda arı sütünün özelliklerinin korunabilmesi konusunda kesin bilgiler bulunmamaktadır.
Arı sütü, ilaç benzeri formülasyonlarda genellikle uyarıcı etkisi ve özel sağlık sorunlarını giderici özelliği göz önüne alınarak kullanılmaktadır. Ancak bu tip kullanımların bilimsel açıklaması yapılamadığından bu konularda yapılan reklam ve bilgilerin dikkatle uygulanması gerekir. Arı sütü uzman bir hekim tarafından önerilmedikçe kesinlikle bu tür formülasyonlar tüketilmemelidir. Arı sütü içeren preparatların hazırlanma şekilleri aşağıda özetlenmiştir.
* Kurutulmuş arı sütünün ayrı bir çözücü içinde tek doz olarak hazırlanması: Dondurularak-kurulan arı sütü 250 mg içeren tek doz şeklinde çeşitli dolgu ve tatlandırıcı maddeler (şeker, tuz, aromalar, sitrik asit, glisin) ile hazırlanmakta; genellikle bitki ve polen ekstraktları, mayalar gibi ek bileşikler de karıştırılabilmektedir.
* Kurutulmuş arı sütünün çözücülü veya çözücüsüz bileşimlerinin, tablet veya kapsül şeklinde tek doz olarak hazırlanması: Kurutulan arı sütü ve çözücü, ayrı taşıyıcı kaplar içersinde paketlenerek depolama ömrü uzatılmış bir şekilde pazara sunulmaktadır. Arı sütü toz haline getirilen şeker ve gum arabik gibi bağlayıcılarla karıştırılarak özel makinalar yardımıyla tablet, sert ve yumuşak kapsül şeklinde de hazırlananabilmektedir.
* Sıvı arı sütünün enjeksiyon veya ağız yoluyla kullanımı için tek veya çok doz olarak hazırlanması: İşlenmemiş taze arı sütü sıvı çözelti haline getirilir, bu çözeltiye bir miktar alkol ve propolis ekstraktı eklenmesi mikrop üremesini engeller. Bu preparatlar Asya ve Latin Amerika ülkeleri tarafından ihraç edilmektedir. Diğer bir enjekte edilebilir formülasyon bal, arı sütü ve ginseng alkol ekstresi içeren ürünlerdir. Bu ürünlerin bulaşma ve toksisite problemlerine karşı üretiminin yetkili bir laboratuvarda yapılması önerilmektedir. Enjeksiyon yoluyla insanların kullanabileceği arı sütü ekstrelerinin üretimi patentli ve uygulamaları denetleyen kurullar gözetiminde yapılmaktadır.
Arı sütü yaygın olarak kozmetik ürünlerinde, birçok dermatolojik preparatlarda bulunmakta ve genellikle hücre yenileme ve gençleştirme işlemlerinde kulllanılmaktadır. Yanma ve yaralarda kullanılan krem ve merhemlere genellikle %0.05-1 oranında arı sütü katılmaktadır. Ancak bu ürünlerin çabuk bozulma eğilimi gösterdiği bilinmektedir. Kuru arı sütü laktoz ile karıştırılarak elde edilen hamur, 0ºC 'de tutulan çeşitli kozmetik preparatlara eklenmektedir. Özellikle arı sütünün taze veya kuru şekli yarış atlarını uyarmada, laboratuvarlarda akar ve böceklerin yetiştirilmesinde kullanılmaktadır.
5. Arı Sütünün Muhafazası
Arı sütü raf ömrü çok kısa olan bir maddedir. Bu ürünün biyolojik aktivitesi konusunda kanıtlanan veya kabul edilen bir bilginin olmaması, uzun süreli depolama sonrası etkinliğinide belisiz kılmaktadır. Ancak uzun süreli depolamada asititesinin, çözünemez protein oranının arttığı, serbest aminoasitlerin, glikoz oksidaz ve diğer maddelerin azaldığı konusunda bilgilerin bulunması, biyolojik aktivitenin depolanmadan etkilendiğini göstermektedir. Soğutma ve dondurma, kimyasal değişiklikleri azaltmakta ve geciktirebilmektedir. Arı sütünün dondurularak kurutulmuş jel hali en uygun saklama şekli olmakla birlikte, bu kullanım şeklinde de bazı değişiklikler söz konusu olmaktadır.
Bu açıdan arı sütünün önlem olarak en azından 0-5°C’de buzdolabında veya en iyi saklama şekli olarak ev koşullarındaki dondurucularda –17°C'nin aşağısındaki sıcaklıklarda saklanması gerekmektedir. Ancak ürün faaliyeti ve saklama şekli açısından kesin ve emin sınırları ortaya koymak için herhangi bir kriter bulunmamaktadır. Arı sütü mümkün olduğu kadar kısa sürede tüketilmelidir. Avrupa’da pazarlanan arı sütü ürünleri için önerilen saklama süresi üretimden sonra buzdolabında 18 ay, -17°C’de depolanması durumunda ise bu süre 24 aya kadar çıkabilmektedir. Arı sütünü dondurulup çözülerek paketlenmesinden sonra buzdolabında 12 aydan daha fazla saklanmaması önerilmektedir.
Dondurularak-kurutulan arı sütü ve arı sütlü ürünler oda koşullarında genellikle birkaç yıl saklanabilir. Dondurularak-kurutulan arı sütü kesinlikle taze durumundan daha kararlı bir yapıya sahiptir. Taze olarak kurutulan arı sütü için saklama önerileri; arı sütü katılan tüm yaş ve kuru ürünler içinde geçerli olmaktadır. Karbonhidrat ve protein gibi kolayca emebilir destek maddeleri ile karıştırılarak dengelenen arı sütü yöntemi Fransa'da 1956'da patent almıştır. Bu yöntemde 0°C’de 100 g laktoz ile 10 g taze arı sütü karıştırılarak hamur haline getirilmektedir. Ancak bu uygulama, ürünün raf ömrünü uzatmaya yönelik olmamaktadır.
Diğer tüm arı ürünlerinde olduğu gibi arı sütüde kendi mikrobiyolojik koruması dışında doğal ortamda bulunduğu zaman depolama sorunu ortaya çıkartabilmektedir. Bu durum özellikle üretim ve saklama aşamasında gözönüne alınmalıdır. Çalışılan ortam koşulları, sterilize ve hava geçirmez kap kullanımı oksidasyonla bulaşmaya karşı ek koruma sağlamaktadır.
6. Arı Sütü Kullanımında Dikkat Edilecek Konular
Arı sütünün besin, enjeksiyon ve tablet şeklinde kullanılmasında herhangi bir toksik etkisi gözlenmemiştir. Allerjik reaksiyonlar temas veya enjeksiyon yoluyla ortaya çıkabilmektedir. Potansiyel tüm allerjik maddelerde olduğu gibi arı sütüde tam dozda kullanılmadan önce birkaç gün küçük miktarda kullanımlarla denenmeli, allerjik reaksiyon ortaya çıktığında kullanımından vazgeçilmelidir.
Arı sütünün tedavi edici yönleri ve diğer etkileri kesin olarak kanıtlanmadığından tanıtımı ve paket etiketleri yasal açıdan doğru olmalı; tüketici hakları korunmalıdır. Bu durum zaman içersinde tüketici güvenini ve satışları geliştirecektir. Üretim ve pazarlama açısından saklama sırasında uygulanan sıcaklık en önemli sınırlayıcı faktördür. Bu nedenle arı sütünün üretim ve pazarlanması son derece iyi planlanmalıdır.
7. Arı Sütünün Pazar Durumu
Arı sütünün tahmini değerleri dışında kullanılabilir pazar istatistiği bulunmamaktadır. Çin dünyanın en fazla arı sütü üreten ve ihraç eden ülkesi konumundadır. Arı sütü üretiminin yıllık 400-500 ton olduğu ve dünya üretiminin yaklaşık %60’nı elinde bulundurduğu tahmin edilmektedir. Bu üretimin hemen tamamını Japonya, Avrupa ve ABD’ye ihraç etmektedir. Uzak Doğu ülkelerinden Kore, Tayvan ve Japonya da önemli arı sütü üretici ve ihracatçı ülkeler arasında bulunmaktadır. Doğu ve Batı Avrupa ile Amerika ülkelerinde(özellikle Meksika) ise daha az üretim yapılmaktadır.
Arı sütünün uluslararası pazarda toptan fiyatı, Çin’de 1993 yılında 50-80 dolar/kg, Arjantin’de 1992 yılında 100-180 dolar/kg, çeşitli ülkelerde ise 1964 yılında 180-400 dolar/kg olarak değişiklik göstermiştir. Arı sütünün tablet, kapsül gibi işlenmiş şekillerinin bir kilogramı 300 dolardan satılabilmektedir.
Asya pazarı potansiyel olarak çok geniş ve olağanüstü bir değer taşımaktadır. Asya ülkelerinin tüketici tercihleri ve alışkanlıkları Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinden oldukça farklı bir yapı oluşturmaktadır. Arı sütünün kozmetik sanayiinde kullanılmasında batı ülkelerine oranla kalite ve pazarlama açısından çok başarılı ürünler elde edilmektedir. Asyada sayıları önemli oranda artan küçük işletmelerde arı ürünleri özellikle arı sütü içeren ürünler başarıyla pazarlanmaktadır. Bu işletmeler yerel tüketici eğilimine göre çalışmakta, yüksek kalitede paketleme ve pazarlama konusuna önem vermemektedirler. Arı sütünün tedavi edici ve yararlı özellikleri bilimsel olarak kanıtlandıkça uluslararası pazarda daha büyük bir potansiyel yaratacağı açıktır.
8. Arı Sütünün Pazarlanma Şekilleri
Geniş miktarda arı sütü üreten işletmeler hijyen, kalite kontrol, depolama kapasitesi, hızlı dağıtım ve pazarlama açısından uygun koşulları sağlamak zorundadırlar. Üretim sırasında işlemlerin ham materyalin doğal özelliklerine zarar vermeden veya değiştirilmeden yapılması büyük önem taşımaktadır. Arı sütünün değişik şekillerde üretim (yumuşak jel, kapsül, dondurularak kurutulan toz olarak) ve pazarlanmasında kullanılan sistemler oldukça pahalı bir teknolojiyi gerektirdiğinden genellikle küçük girişimciler tarafından üretilmesi olası değildir. Tüm ürün şekillerinde pazara sunum çok önemlidir.
* Dondurularak-Kurutulan (Liyofilize edilmiş) Arı Sütü
Dondurularak kurutulan arı sütü son derece higroskopik özelliğe sahip bir tozdur. Vakum ortamda dondurulan üründen su içeriği yüksek sıcaklıkta buharlaştırılarak elde edilir. Kurutma işlemi buharlaşma yoluyla değişken bileşikleri tutmakta ve ürünün doğal yapısına zarar vermeden yapılmaktadır. Kurutma işleminde arı sütü bir miktar su ile seyreltilir ve 350C ‘yi geçmeyecek şekilde ısıtılır. Arı sütünün bu yöntemle üretiminde geniş kapasiteli endüstriyel kurutma sistemine gereksinim bulunmaktadır. Küçük laboratuvar modelleri sadece analiz için kullanılsa bile, küçük hacimli arı sütü bu boyuttaki ekipmanlarla yeterli bir şekilde işlenebilir. Küçük bir kurutma sistemi için yaklaşık 10 000 dolarlık bir yatırım yeterli olurken daha geniş sistemler için birkaç yüz bin dolara gerekmektedir. Dondurularak kurutulan arı sütü doğrudan pazara sunulabilir.
* Arı Sütü-Bal Karışımı
Bu üretim şekli için sıvı ve hızlı kristalleşen ballar kullanılabilir. Balın nem içeriği %16’dan düşük olmalıdır. Arı sütünün her bir gramına 0.6-0.7 g suyun eklenmesi balın fermente olmasına neden olur. Bu sorunların yaşanmaması açısından dondurularak kurutulmuş arı sütü kullanılmalıdır. Ayrıca yüksek nem içeriğine sahip ballarda arı sütü baldan ayrılma ve yüzeyde toplanma eğilimi gösterir. Karışımı hazırlamak için arı sütü az miktarda bal ile karıştırılır sonra balın kalan kısmı eklenerek tekrar karıştırılır. Arı sütü krem bal, polen, propolis ekstraktı gibi diğer arı ürünlerine eklenerek de hazırlanabilir. Arı sütü-bal karışımı saf bal gibi paketlenir. Ancak paketlemede renkli şişe ve kartonlar kullanılmalıdır. Bu karışımın buzdolabında saklanması önerilmektedir.
* Arı Sütü-Yoğurt Karışımı
Yoğurt, arı sütü gibi düşük pH’ya sahip ve soğuk havada saklanması gereken bir üründür. Bu açıdan elde edilen karışımın saklanmasında ve pazarlanmasında sorunlarla karşılaşılması olasıdır. Genel olarak her bir kilogram yoğurda 2 gram arı sütü eklenerek karışım elde edilir. Standart olarak 125 gram yoğurt içinde 250 mg arı sütü bulunmalıdır.
* Arı Sütlü Jel ve Yumuşak Karamel Karışımı
Ağırlıkça içinde %20-25 birim su, %75 sakkaroz, glikoz, bal veya meyve püreleri, 1-1.5 birim pektin, 1 birim arı sütü ve az miktarda sitrik asit, bitki ekstraktları gibi aromatik maddeler karıştırılarak hazırlanmaktadır. Pektin veya diğer şekerlerin miktarı karışımın kıvamını belirlemektedir. Arı sütü, hazırlanan jelatin karameller içine düşük sıcaklıkta eklenmekte, karışım soğutulup katılaştığı zaman küçük küpler halinde kesilerek toz şekerle üzeri örtülerek plastik kutular içersinde paketlenerek pazara sunulmaktadır.
* Arı Sütünün Sıvı Maddelerle Karışımı
Arı sütünün sıvı maddelerle hazırlanmasında farklı karışım şekilleri kullanılmaktadır. Ürünün küçük ve tek doz şeklinde hazırlanması maliyeti yükseltmekte ve özel ekipman gerektirmektedir. Ancak bu şekilde pazarlanması çok yaygın ve karlı olmaktadır. Sıvı maddelerde korunma sorunlarının daha fazla olması nedeniyle bu ürünler, kalite kontrolünün yeterli yapılamadığı küçük marketlerde pazarlanmaktadır.
I. Formül: Bir paket dozu 300 mg taze arı sütü, 10 ml bal+su karışımı ile hazırlanır. Bu karışımın pastörilize edilmesi arı sütünün yararlı aktivitesi etkiler, koruyucu olarak askorbik asit kullanılabilir ancak raf ömrünü fazla etkilemez.
II. Formül: Bir dozun hazırlanmasında sıvı olarak; 200-300 mg taze arı sütü, 3.3 g akasya balı, 6.7. g fruktoz, az miktarda vanilya esansı, sitrik asit ve su eklenerek hazırlanır. Kuru madde olarak özel kapsül içinde 120 mg balık yağı bulunmaktadır.
III. Formül: Bir doz içine 4 g bal, 0.5 g ginseng ekstraktı, 0.3 g taze arı sütü, 10 ml saf su konularak özel cam şişelerde pazarlanır.
IV. Formül: Bir doz (250 ml) içinde ağırlıkça 40 birim bal, 10 birim taze arı sütü, maya, 100 birim su bulunmalıdır. Bu ürün bal likörü gibi mayalanır, düşük alkol içeriğinde mayalanma durdurulduktan sonra arı sütü eklenerek elde edilir.
* Arı Sütü-Kurutulmuş Meyve Suyu Karışımı
Karışım, fruktoz, kurutulmuş çeşitli meyve suyu tozu, 0.17 g liyofilize arı sütü ile hazırlanmaktadır. Bir dozu 4 g.lık plastik veya alüminyum kağıtlarla paketlenmektedir.
* Arı Sütünün Tablet Şeklinde Hazırlanması
Karışım ağırlıkça, 10 birim liyofilize arı sütü, 30 birim mannitol, 5 birim laktoz, 8 birim gum arabik, 2 birim magnezyum stearat, 1.5 birim sodyum sitrat ve çeşitli besin boyaları ve koku maddeleri içermektedir. Tek bir tablet 565-580 mg gelmekte ve içinde 100 mg arı sütü bulunmaktadır. Mannitol ve laktoz yerine toz şeker, kaplama maddeleri olarak agar agar, pektin, jelatin, çeşitli zamklar veya balmumu, kokular ve boyalar yerine doğal bitki ekstraktları kullanılabilir.
* Arı Sütünün Kapsül Şeklinde Hazırlanması
I. Formül: İçinde ağırlıkça 1 birim liyofilize arı sütü, 2-4 birim pulverize edilmiş glikoz, fruktoz, laktoz veya arı poleni, kuru propolis ekstraktı kullanılabilir.
II. Formül: İçindekiler (ağırlıkça), 6 birim gingko biloba yaprakları, 4 birim kawakawa kökü, 2 birim melilotus uçları, 8 birim istiridye kabuk tozu, 6 birim liyofilize arı sütünden oluşmaktadır. Her bir kapsül 300-350 mg gelmektedir.
II. Formül: İçinde (ağırlıkça, hepsi kuru) 7 birim gingko biloba yaprakları, 3 birim havuç, 3 birim rosehips, 1.5 birim ginseng kökü, 7 birim selenyum mayası, 4 birim buğday embriyosu, 3 birim liyofilize arı sütü bulunmaktadır. Karışıma eklenen maddelerin tümü kuru ve toz halinde olmalı iyice karıştırıldıktan sonra arı sütü eklenerek kapsül haline getirilmelidir. Ürün kıvamı için oranlar çok önemli olmamakta ancak herbal özellik taşımalı, polen, propolis ile zenginleştirilebilir. Katı jelatin kapsülleri doldurma işlemi elle veya çeşitli kapasiteli makinalar kullanılarak yapılabilir. Yumuşak jel kapsüllerin üretiminde yağlı ekstraktlara ve pahalı bir teknolojiye gereksinim bulunmaktadır.
* Arı Sütünün Kozmetik Ürünlerle Karışımı
Krem veya losyonlara %0.1-1 taze, %0.03-0.3 liyofilize arı sütü eklenerek kozmatikler zenginleştirilebilmektedir. Kremin küçük bir miktarı arı sütü karıştırılır ve sonra kalan kısmı ile karıştırılarak kullanılır.
Kaynaklar
Blum, M. S., Novak A. F., Taber, S. 1959. 10-Hydroxy-decenoic acid, an antibiotic found in royal jelly. Science, 130:452-453.
Csuka, J., Baumgartner, J. Dubay, J. 1978. The effect of royal jelly on some reproductive characters of Japanese quail. Zivocisna Vyroba, 23(5):395-400.
Derevici, A., Petrescu, A. 1965. Experimental studies in vitro and in vivo on the virulicidal action of royal jelly. Lucr. Stiint. Stat. Cent. Seri. Apic. 5:135-143.
Giordani, G. 1961. Effect of royal jelly on chickens. Avicoltura 30(6):114-120.
Howe, S. R., Dimick, P. S., Benton, A. W., 1985. Composition of freshly harvested and commercial royal jelly. J. Apic. Res. 24(1):52-61.
Inoue, T., Inoue, A. 1986. The world royal jelly industry: present status and future prospects. Bee World. 45(2)59-69.
Jean, E. 1956. A process of royal jelly absorption for its incorporation into assimilable substances. Fr. Pat., 1:118-123.
Kramer, K.J., Tager, H. S., Childs, C. N., Spiers, R.D. 1977. Insulin-like hypoglycemic and immunological activities in honeybee royal jelly. J. of Ins. Physc. 33(2):293.
Melampy, R. M., Stanley, A. J. 1940. Alleged gonadotropic effect of royal jelly. Science. 91: 457-458.
Nakamura, T. 1986. Quality standards of royal jelly for medical use. Proc. of the XXXth Int. Cong. Of Apiculture. Nagoya, Apimondia, 462-464.
Rembold, H., 1965. Biological active substance in royal jelly. Vitamins and hormones. 23:359-382.
Sasaki, M., Tsuruta, T., Asada, S., 1987. Role of physical property of royal jelly in queen differantiation of honeybee. Munich, Verlag J. Papemy. 306-307.
Shibi, C. 1993. The Technigue of upgrading the output and quality of royal jelly. Honeybee Royal Jelly Environment. China Popular Science Press. 1-6.
Takenaka, T., Yatsunami, K., Echigo, T., 1986. Changes in quality of royal jelly during storage. Nippon Shokuhin Kogyo Gakkaishi. 33(1):1-7.
Vittek, J., Slomiany, B.L., 1984. Testosterone in royal jelly. Experientia. 40:104-106.
Yatsunami, K., Echigo, T., 1985. Antibacterial activity of royal jelly. Bulletin of the Faculty of Agriculture, Tamagawa University. No:25, 13-22.
Kumova, U., Korkmaz, A., 2000. Doğanın Harika Ürünü Arı Sütü. Bilim ve Teknik. 395:96-101.
0 Yorumlar